28 Ocak 2010 Perşembe

KAHrAMANIMLA İKiMİZ

Bir hikaye yazmak istiyorum ,benim bile okumaktan bıkmayacağım,sevilesi,çekinilesi,doyulamayası…Adını hatırlamadığım bir yerde ,yazarların aslında yaşamak istediklerini kahramanlarına yaşattığını yazıyordu.Mantıklıydı ,belki asla öyle bir yerde,öyle bir zamanda,öyle bir yaşantıyla var olunamayacaktı ama bunu yaşatabileceğimiz kahramanlarımızın olması mümkündü…Onlara her şeyi yaptırmak mümkündü…Kendi sınırlarımızı da aştırdıysak onlara ne mutlu…Tabi yazdığım tamamıyla benden kopar mıydı diye de düşündüm.İlla yapışacaktır kumaşımdan bir şeyler dedim sonra…Ya eline kahvesini verir küfrettiririm ya da o koyu paltosunu eline verir ,koltuğuna bir kitap sıkıştırırım…Bilmiyorum her neyse işte…Sonra sonra benim kahramanım meselesini düşündüm,bundan sonra yazacağım her satırı da benim kahramanıma atfettim…
Benim kahramanım siyahı sever,morla cezbolur,yeşile boyanır ve beyazla aklanır…Benim kahramanımın bir sürü kötü alışkanlığı da olabilir ama kalbin temizliği tüm pislikleri örtmüştür…Benim kahramanımın derinliklerinde güçlü bir inanç gizlidir,onu zamanla mutlaka bulacaktır…Benim kahramanım köşesine sığınmış melek kadar sessizdir,içindeki çığlıklarıysa ancak kalbine kulağınızı dayayınca görürsünüz…Benim kahramanım zincirlidir bir şeylere ,bir yerlere,ondandır sürekli özgürlüğe engelli adımlar atar…Benim kahramanımın kafası yanıtlayamayacağı kadar çok soruyla doludur,her anında beyninde bir yerlerde birini yok etmişken bir diğeri türer…Benim kahramanım cesaret tablosunu ürkekliğinin üstüne çivilemiştir,göstermez onu ama yaşatır…Benim kahramanımın her mekanda ,her durumda söyleyecek iki çift lafı vardır…Benim kahramanım çirkin ya da güzel ya da yakışıklı değildir,benim kahramanım sadece ve sadece insandır…Benim kahramanım insanlığının farkında olan bir insandır…Benim kahramanım ağlamayı bilir,gözyaşlarını kalıba doldurup buzluğa atmaz,onların tadına bakar,tuzunu alır damağında…Benim kahramanım yuvasına tutunmuştur,sıcaklığın hem içinde hem hasretindedir…Benim kahramanım umutsuzluğunu fener yapar da gene görür önünü…Benim kahramanım dikenli ağaçların arasında yürümekten korkmaz amma onlara dokunmamayı da bilir…Benim kahramanım kimine lafbaz olur kimine lâl …Benim kahramanımın gözlerinin şekli değil içine çeken derinliği vardır,irisi ne renk olursa olsun kara kara bakar…Benim kahramanım denize hayrandır ama yüzmeyi bilmez…Benim kahramanım yürümeyi sever,sürekli yürümeyi,düşerek yürümeyi,kaldırımdan zıplayarak yürümeyi,sürünerek yürümeyi ama yine de yürümeyi…Benim kahramanımın kılıcı yoktur,makas gibi elleri de yoktur,benim kahramanımın elleri pamuk gibidir,dokunduğu yerlerde tüm moleküller onun avucunun hakimiyetine girmek için sıraya dizişir…
Benim kahramanım dünyayı döndüremez ya da durduramaz ,sadece onun dışına çıkabilir,dünyaya üstünden bakar da göremezse eğilir pat gene içine düşer…
Benim kahramanım özlemlidir, hep bir şeylere özlemlidir,ne bittiğini ne başladığını anlar…Benim kahramanım soğukta yaşar,soğukla yaşar ama sıcağı ister ,içi ateş gibi yansın ister…Benim kahramanım bir şey istediğinde sadece söyler olur ya da olmaz…Benim kahramanım tek kelimelik gözükür,sonsuz kelimeyle yaşanır,yaşanır yaşanır da bitmez…Benim kahramanımın beyninde sürekli aynı tınıyı duyarsınız ama öyle hoştur ki her seferinde bir başkası çalıyor sanırsınız…Benim kahramanımın ruhu zariftir,vücudu ise hantallaşmış yanında…Benim kahramanımın düşünceleri, kalbinin içine damla damla döküldüğünden ebru gibi gözükür ilk bakışta,içine düşelesi ebru…Benim kahramanım belli etmez ,belli etmeye çalışmaz,o yaşar siz de anlarsınız…Benim kahramanım çabucak yorulur,halsiz kalır ,bir yardım eden istemez ama olursa da tutunur içten…Benim kahramanım gecenin aşığıdır da kahvesiyle teselli bulur…Benim kahramanım baktı mı saklanacak yer ararsınız,gözleri her şeyinizi açıkta bırakır çünkü,savunmasız…Benim kahramanım sabırlıdır bazı ,bazı da döker dakikasına tüm taşlarını koparması gerekse de kayalardan… Benim kahramanım dokunduğu her saç teline can verir,ipekmişcesine hassas davranır ki eriyiverirler canlandıkları yerde…Benim kahramanı ellisine gelmiş bir çocuk gibidir,ne oraya ,ne oraya aittir.Benim kahramanım dinlenilmese de konuşur,onun içi hiç susmaz.Benim kahramanım sevgiyi sever,sevmeyi sever,seveni sever,sevmeyeni sever,sevildiğinde severse aşkı sever….Benim kahramanım bir bakınca yoktur,ikinci bakışta da yoktur,sürekli bakıncaysa hep aynı yerdedir…Benim kahramanımın ruhu tek kat incecik tül gibidir,sarar ,ısıtır,ama kolayca çözülür,kolayca incinir… Benim kahramanım öyle kolay aldanır ki her türlü iki yüzlü yüzsüzlüğe kanıverir,fark eder de yarasını almadan da kurtulamaz…Benim kahramanım her baktığı zerre de bir sır görür,bakıyorsa eğer boşa değildir…Benim kahramanımın dileği kendini bir başkasının gözünde seyretmektir,orada kendine hayran bulmak ve hayran olmaktır… Benim kahramanım anlatmakla bitmez,bu satırlar ona yetmez ama var olduğunu düşünmeye yeter…Benim kahramanım bir tanedir o da yanımda olsa yeğdir,yanımda olması olmadığında düştür varlığında ruh cennettedir ,gönül bayramda…

nOT:Birkaç gündür buraya erişme şansım olmadığından bir word sayfasında bekletmekteydim yazdıklarımı ,ondandır art arda dizilmiş gibi gözükmeleri ayrı yazıların...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder