26 Eylül 2010 Pazar

Boğazımda bir yanardağ var , fazla acıtıyor ve bir süre yazmayacağım.

21 Eylül 2010 Salı

Başlığı olmasın olur mu?

Bu tınılar ne kadar bizden, aynı renkte gibiyiz. Ondan mı herşeyin aynı notalarla aynı ritme ve şekle girmek istemesi. Belki insanlardan istenilen de budur. Yani ikinci bi şahıstan.Bir ritmi olması, sihirli notalar barındırması kalbinde. Belki de böyle biri yoktur, belki de olmaması saçma olurdu. Belki,belkilerin çokluğu umutsuzluktan belki de umuttandır. Çelişkiler şaşırtmak için değil mütevaziliktendir belki.

Sanki damdan düşer gibi yazıyorum , sanki öyle havadan rastgele bırakırmışım gibi. Bir nevi öyle olsa da , olmayan, içimden gelmeyen tek bir kelime yok. Yaşanmayan tek bir kelime yok. Yok işte. Diğer türlüsü olmazdı. Ve beklediğim bu. Tek istediğim bu. Yalansızlık değil bahsettiğim sonsuz bir samimiyet...

korku ve benlik

Dünyaya kendimizi anlatmak için gelmedik bu sözü hep haykırmak istiyorum...bin defa on bin defa kafa alıp da delininceye kadar, bu sözü anlayana kadar , kafalarına kazıyana kadar. yeter deyip bırakmak istiyorum, insanlarla uğraşmayı , hemen pes etmek, korkaklığımdan ölesiye korktuğumdandır geri çekilmiyorsam hâla. Korku yanında bi sürü gereksiz, mutsuz şey getirir, acı getirir, kararında olanı yerinde olsa da... Düşünmek de korkuludur, bilmediğin şeyi çok düşünürsün, çok da korkarsın, bilmediğin şeyi bazen seversin, sevdiğin şeyden bazen korkarsın, korktuğunda bunun neden olduğunu çözdüğün anda korkun zararsızlaşır, yararlı parazitler gibi. Saf olan, saygı duyulası, lekesiz olan da korkutur fakat başka bir korku güzel kokuludur bu. İçten olan işte bu öyle olmayanı kendinden eder , korktuğundan habersiz bir korkaklıktır bu, en kötüsü, ne olduğunu bilemeden o olman,işte en berbatı bu,en saçması, en çok küfür gerektiren ya da kibar olman gerekiyordur mecaz işte saptırmanın lüzumu yok neyse ...

Nolur, nolur, ''ben'' olmasın her yerde, sen ''ben'' dedikçe yoklaşıyorsun, ''ben'' dedikçe benliğin soğutuyor, ben ben ben yoksun yoksun yoksun, hiçkimsesin, hiçkimseyiz, zerreyiz,zerreciğiz, toz parçaları kadarız şu dünyada, çektiğin acı da kimse yaşamadı bunları dediğin tüm saçmalıklar da öyle tek olduğunu zannetiğin anda bitersin o zaman zerren de kalmaz. nolur nolur bilinse bu nolur...

2 Eylül 2010 Perşembe

o renkli gözlü kız için...

Tanımıyorum onu. Tek bildiğimse hikayesi ve adı. Belki hayatının minicik kesiti, belki söküp atmak istediği dönüm noktası. Bazen hiç tanımadığı bir insan ve yaşamı üzerine düşünülebiliyormuş. Bugün senin için yazıcam. İyi biri misin kötü biri misin, seninle bir daha hiç görüşmeyecek miyim yoksa farklı mı hiç bir fikrim yok, bunlar üzerine de düşünmedim. Sadece kendimi yerine koyduğumda ne kadar garip hissettim, bir yere dokundun sanki aynı dünyadaydım ...Eve gidince anneme sebepsiz sarıldım . Anlamıyorlar, anlamazlar demiştin...Belki de haklısın. Çok az da olsa , senin gibi olamasam da anladım desem inanır mısın? Belki alıştın içinde yaşadığın şeye, elinden bir şey gelmemesi seni yordu belki...İnan ne denir bilmiyorum. Ne söylesem hafif kalır, sana deva olmaz. Sadece hazırlıklı olman gereken çok şey var, nolur kendini, ruhunu, aklını koru, ne olursa olsun hasar almasına izin verme. Gülmek , gülmemek bunlar mühim değil sadece yaşadığını bil. Sen yaşıyorsun ,şu an bir şekilde nefes alıyorsun, biliyorum katlanmak zor, insan için bu yük çok ağır çok hem de...Of daha fazla ne denir. Tanımadığım renkli gözlü kız herşeye rağmen çok güçlüsün. Öyle kal. Senin için yapacağım bir şey olsa , minicik, minicik...İçini güldürebilsem minicik...Elimden bir şey gelir mi?