3 Ekim 2012 Çarşamba

kafa pörsümesi çorbası

Değişken karakter...Niye var ki bu durum, niye o duygu durumundan öbürüne mis gibi kağnı hızı denen ölçü birimi dururken, yokuş aşağı freni boşalmış kamyon hızı niyeeeeeeee! Bu da yetmezmiş gibi tüm dünya da o anki halet-i ruhiyeyle birlikte deformasyona uğruyormuş gibi gözükür ona niye? O o kadar bencil ki çevresindeki tüm insanlar da kendisi gibi o şekilden bu şekle, doludan güneşli batuma geçmedi diye garipser. Peh peh...Bir kendini düzeltse ,
ayarı yok mu onun? Bir kurmalı ayarı, şeysi zımbırtısı ...Gene sinirlendi bak, dayayın kahveyi . Pencere mi ceryan yaptı kapı mı yoksa ikisi birbirinden mi elektiriklendi, hangisini kapatmalı? Kapı!Şu yazım düzeltmenin alt çizittirikleri de kafasını attırmıyor değil. Ne yani bu zımbırtıdan daha fazla kelime biliyor ya da en azından uyduruyor olamaz mı? Hem şive, ağız olmadı memleketsel vurgular, kişisel eklentiler neyin olamaz mı? Edebiyatik konuşmanın içine bunlar da dahil olamaz mı? Ya da bu zımbırtı edebiyatı bilir mi ki? Neyse der neyse. Kırk yılda bir yazası gelmiş paşarellanın. Ne diyordu, bu miskinlik mi değişkenlik mi ne haltsa o obez vücudunu hayatının üzerinden çekmezse, alnının çatından vuracak bir gün. Bu garip halleri diyete sokmalı, yağlarını kuzu çevirme yapmalı der. Neyse şimdilik gider... Olur ha yine gelir, olur ha değişkenin düzenini yakalar , hocası ne dediydi geçen yahu yol gelmezse getiririz...Eyvallah...