26 Şubat 2013 Salı

simülasyonlar(ız)...

Kendimizle karşılaşmamak için kendimiz–miş gibi olanı, kendi simülasyonumuzu izliyor, takip ediyoruz. Sahte kendilikler arasında boşuna kendi izimizi arıyoruz. Bir izimiz, bir gölgemiz yok artık. “gerçekleri izlediniz” diyen tv karşısında izlerini, gerçekliğini yitirmiş sayısal “ben” leriz. Kendi benliğimizi yaşadığımızı sanıyor, yeni teknolojilerin bize uygun gördüğü role, kimliğe bürünüyoruz. Bunun da gerçek kendimiz olduğu fikrine kapılıyoruz. Oysa; Artık inanamıyoruz; ama inanana inanıyoruz. Artık sevemiyoruz; yalnızca seveni seviyoruz. Artık ne istediğimizi bilmiyoruz, ama bir başkasının istediğini isteyebiliyoruz. Ekranlar, videolar, röportajlar arasında yalnızca başkaları tarafından görülmüş olanı görüyoruz. Jean Baudrillard

24 Şubat 2013 Pazar

şşşşş

İnsanları yargılamanın sabredilemez çabukluğu korkutuyor... Ne kadar da çabuk...Bir insanı tanımak...Kimlik yapıştırmak...Nüfus cüzdanı...Gereği var mı bu kadar çok etiketin...Gereği var mı...İnsan olmak...Hayır hayır 'sen' olmak yetmez mi? Sadece sen olarak kendine yetmez misin?Sadece 'sen olarak' sen tanınmaz mısın? Sessizlik...demişken o da fena...nüfus cüzdanı olmaktan korkmaz insan ama sessizlikten korkabilir...ki korku kokusunu hissettirmekte...ufacık ufacık gelmekte... durdurulamamakta ...bu işteki gariplik hissedilenden öte hissedilenden ziyade...susmak...biraz uçmak biraz susmak...biraz uçmak biraz susmak ve biraz dilemek...biraz uçmak biraz susmak biraz dilemek ve biraz sahip olmak...ve sahip olmanın sabredilemez çabukluğu korkutuyor...