29 Eylül 2009 Salı

aşkı omo'yla yıkadılar, temizleyeceklerdi güya şimdi tek kalan vıcık vıcık buruşuk bir çehre ve lekesi çıkmamış kirli kelimeler....

Aşk üzerine bir ton laf eden bir ton adam varken orjinal bir cümle bulmadan bu işe girmek olmaz dedim.Amma cümle bulayım derken içini nasıl dolduracağımı unuttum.Söyleyecek söz çok da çöplük olmasın burası düzenli bir şeylere gelirse yazayım.O yüzden keseyim burada olur mu?

konuşuyorum ama var mı dinleyen?

Aklıma bir şey geldi mi ya içimde patlar ya da bir yere boşalır.Burası olsun onları döktüğüm yer şimdilik.Bir arkadaşa anlatsan her aklından geçeni bir hafta geçmeden patlar ölür.
Her birimiz kendimizi anlatmaya programlanmış gibiyiz.Dinliyorsak güzelce de vardır elbet bir amacımız ,ya o kişiye sırılsıklamızdır ya da ondan başkası yoktur hayatımızda ve dinlemezsek kaybederiz onu vs.Çok genelledim biliyorum ama amacım sadece basit bir taslaktı. Beni hiç bir amacı olmadan ,söylediklerimi cidden merak ederek dinleyen -ama sıra bana gelsin de konuşayım artık diye de değil gerçekten içtenlikle dinlemekten bahsediyorum- var mıdır? Varsa onu hemen keşfedip,kıymetini bilmeliyim.Sen ne iyi varlıksın ki benim zırvalarımı merak ediyor ve dinlemek istiyorsun demeliyim.Haksızlık etmeyeyim belki bir beki iki kişi vardır dinlemeyi bilen amma onları da sıkıp sıkmadığımı bilmiyorum.Bazen karşınızdaki car car konuşur ve Allah'ım nolur sussa dersiniz ya bunun nesnesi ya bensem.Bilemeyiz bunları canım,insan olarak görevimiz kendimize eksiklik hissettirmemek yoksa da varmış gibi davranmak vs vs...Yani öyle heralde...

stardustımsı aşklar nerdesiniz?

Nevet size çığırıyorum nerdesiniz stardust'taki gibi masalsı aşklar,aşık olunca parlayan insanlar,gözünün önündekinin değerini pat diye anlayanlar,aşkın meyvelerini ton ton toplayanlar vs vs hepiniz var mısınız gerçekten?Sanmıyorum,biz onların bahsedilen duvardan geçip de kara kara tozlara dönmüş haliyiz ancak.Aşkımız bu kadar,göreceklerimiz bu kadar...

27 Eylül 2009 Pazar

sınıfları doldurduk iyi halt ettik

Nevet yarın okul açılıyor sınıfları dolduracağız vs...Artık ne önlüğüm var ütüleyecek ne de formam ...Giysilerimi ütülemeyi bile sevmiyorum artık,Allah'tah buruşuk gömlek buruşuk t-shirt derken moda oldu da üşengeçliğim sırıtmıyor.Bir de bu kadar uzak olmasa yahu ,otobüs ayrı çile zaten. Zaten müzik zımbırtım da bozuldu şimdi insanları çek.Dur bakayım telefonun radyosuyla idare ederim belki,o da şarj yer şimdi akşamın köründe anneee trafikteyiiim diye haber veremem.Pöff şu i-pod denen uyuz alet de dünyanın parası yahu ,bunlar insanları ne sanıyor para dağıttığımızı falan mı?Yazmış misal 450 lira yeni ucuz i-pod da bilmem ne, ohannes gideyim çamaşır makinesi alayım bare onun yerine de, en azından 100 tane şarkıyı çevirip çevirip önüme koymaktansa lekelerimi çıkarır be.İnsanı çileden çıkarıyorlar.Şu eski tiplerden mp3 alayım en iyisi tabi aylık akbildi yeni yeni yeni henüz adını koyamadığım şeyler için yapacağım masraflardan para kalırsa . Şu go card mı neyse,ona başvurdum geçen.Tamam biliyorum kredi kartı kötüdür ,e cıs'dır ama takistlendirme için istiyorum.İhtiyacım olmasa almazdım yaa gerçekten.Zaten durumlar her türlü mök bir de böylesi olsun madem.Konu nereye geldi yahu bırakalım para işlerini şimdilik, yarın en çok da yazın bir mesaj bile çekmeye tenezzül etmeyen arkadaşlara en kötü bakışımı pis pis doğrultacağım ve geri kalan muhterem arkadaşlarıma ise kemik kıracak şekilde sarılacağım için mutluyum.Ammaa 2.gurubun nüfusu bir futbol takımı etmez heralde.Herneyse bu da ayrı bir mesele.

Hoşgeldiniz 97 ve ailesi, yağmurla gelen boğucu trafik,sıra mı kaptı diye birbirini boğazlayacak insanlar,bir deodarant en azından oda spreyi sıkmayı akıl edemeyip burnumun direğini sızım sızım sızlatan antihijyenik insanlar,konuşmak için yer arayan teyzeler,otobüste ineceği durak hakkında en ufak fikri olmayıp 1 saat boyunca sizden medet umanlar,yer vermeyenlere karın deşen jack gibi bakanlar,ağlayan ve hiç susmayan gıcırdayan bebekler,bel altı espirileri için uygun zaman kollayan liseli sivilceli ergenler,kalabalık bir otobüste narincik bir kızcağıza yer vermeyip erkeklerin arasında azişip büzüşmesini izleyen hödükler ,sapıklar,yan kesiciler, aşırı sinirli şoförler ve çok daha fazlası , hoşgeldiniz hepiniz ,bir yandan hayatımın içine etseniz de hoşgeldiniz ,sonuçta varsınız...

26 Eylül 2009 Cumartesi

Türkçe uçmak İngilizce sürünmek

Nevet,bugün için bu başlık cuk oturuyor sanırım.Türkçede otomotik pilotta uçarken ,ingilizcede resmen depar atmak zorunda kalıyoruz.Neden? Şu klüp olayı gerçekleşti.Doğrusu beklediğimden iyi ve verimli oldu.Normalde yaptığım en ufak espiriyi bile yapamamaksa kıvrandıcı ,acı verici vs...Tabi eğitim sistemimiz insanın içini karartıp yanmış yumurta artığına çevirdiği için bu haldeyiz.Bir turist görünce hık pık oluyoruz sınavdaymış gibi olmamız bundan.Simple Past Tense,Conditional kasın ezberleyin süper olucaksınız sonra ne oldu hiç.Hepsini ezberledin de ne oldu şakıdın mı yok.Niye çünkü yaratıcı bir şey yapmıyoruz ,hocalara mı atayım topu daha üst mercilere mi bilemiyorum.İsteyen alsın en iyisi.Gerçi mök dağıtıldı mı sahip çıkan olmaz ama neyse.Kafam bozulmuş belli ağzımdan düzgün laf çıkmıyor ,kendime esef ettim şimdi.Susayım en iyi değil mi?Başka bir gün aklıma gelirse bu konuyı irdeleyeceğim ama söz...Haydi eyvallah ben yattım...

başlamadan biten güne hazırlık

Öğle namazı az evvel okundu ,eğer bu vakte kadar bir işe başlamadıysam günün bitişi daha erken olacak gibi gelir.Birazdan Mecidiyeköy'e gideceğim.İstanbul Language Club diye bir olay var onun için.İngilizce düzeyi yakın insanları bir araya getirip bir uzman yardımıyla pratik falan yapıyorsun.Haftada bir gün istersen randevu alıyosun , 10 Ytl bir aktivite.Hani bir dil kursuna falan da bağlı değil.Bilmiyorum tamamen rastlantı eseri inceledim ve ilgimi çekti ,bi gidip görmek istiyorum.Tamamlanmamış ingilizcem de küflenecek daha fazla kullanmazsam.Ortam iyi olur da gerim gerim gerilmem işallah.Ben çıktım haydi eyvallah...

lambadan çıkan cine çarpılmak

Bu mümkün mü acaba?Yani bir dileğiniz vardır hep istediğiniz,sonra bir cin çıkıverir bulduğu ilk lambadan ya da ampülden neyse ve gerçekleştireceğini söyler.Başta memnun olursunuz ama sonra bir de bakarsınız cin sizi çarpmış ve dileğinizin önemi kalmamış,bu ister sizi yamultmuş anlamında olsun, isterseniz ona vurulmak anlamında.İkisi de aynı şey hemen hemen zaten.Ne yapardınız?Mesela 2.durum olsa siz demi onunla lambaya atlardınız ya da ona dünyamızda yaşam alanı sağlamaya mı çalışırdınız?Saçma oldu değil mi farkındayım öyle aklıma esti yazıverdim.He bir de diğer mesele neden lamba cinleri erkek olmak zorunda ben erkek olsam şöyle billur gibi bir hatun çıksın isterdim mesela ama bunun önemi yok haksızlık olmasın diye söyledim...

Git de yat dedi bilge

Kahvemi içeli çok oldu,etkisi geçmiş olmalı ki beynim yatağa git komutunu şiddetle veriyor.Yine de çok az daha kalacağım.Gözlerimdeki kırmızılar ,beyazların oranını geçmeyecek kadar tabi.Nasılsa hemen uyumuyorum -eğer üzerimden bir buldozer geçmiş gibi hissetmiyorsam- şöyle bir gün değerlendirmesi ya da duygusal bir günümdeysem bildiğimiz hayaller,pembeler falan.Geceleri insana pek çok şeyin mümkün gelmesine bayılıyorum.Aslında Allah'ın bizlere layık gördüğü pek çok yetiye hayranım.Tabi bu başımızı derde sokmayacak kadar mükemmel olduğumuz anlamına gelmiyor ama bu olsa olsa yine bizim hatamız.Aslında ağzım kurudu ama mutfağa gitmeye üşeniyorum.Bazen bu kadar tembelim işte.En iyisi yatayım ben saçmalamaya başlayacağım sinyalleri aldım çünkü ve bu iyi olmaz.Cidden sonra beni birisi gibi şarapçı diye nitelersiniz.Ama değilim gerçekten hatta içkiden nefret ederim.Sadece insanların alışkanlıkları farklı diye onları hor görmüyorum aksine neredeyse eşitim bu yüzden kendileri gibi değerlendiriyorlar.Kırmadım kimseyi değil mi?Yani şarap içsem şarapçı denilmesi sorun olmazdı aslında şaka olduğu sürece şimdi de sorun değil de neyse bu cümle bitmeyecek.Zorlamayın sevmiyorum içkiyi.Tütün içkiyi de öyle hani duman çıkan çubuğu .Temiz aile çocuğuyum demiyorum-belki öyleyimdir- daneyse ya sallayın kime ne?Herkes tercihini yaşar,yaşasın,insanlar birbirini sevsin,embesil olmasın bol bol okusun bol gülsün ve refah içinde yaşasın vs...

Mevsimler,Hisler vs.

Yazlar hep bunaltıcı olmuştur benim için- bu yaz normalden çok daha serindi şükürler olsun-.Bu bunaltı içime de yansır,duygusal devinimlerime de.Oysa kışın içim ısınır havanın aksine erimeyi bekleyen tereyağ kıvamında olurum ya da parmağını dokunduğun anda sarsıntı geçirip tabakta o yana bu yana sallanan jöle kıvamında.İyi ya da kötü her türlü etkiye duyarlıyımdır.Bu hem iyi hem kötü.İyi çünkü böylece ne yaşadığımı hücrelerime kadar hissedebiliyorum ,kötü çünkü acıyı da aynı şekilde hissediyorum.Neden bunlardan bahsettim?Aslında şu dönemde olanlara cevap aradığım için.Yani ortaya malzemeleri döküp bakalım bundan hangi yemekler çıkar yapacağım bir nevi.Şimdi ilk önce insan yalnızsa ve kendi içinde duygusalsa -belki biraz da zayıfsa bu konuda-,bilinçaltının gördüğü anda gizlice onayladığı ve onun da zamanla aynı kanıya varıp etkilendiği biri olursa tepkisiz kalması mümkün müdür?Bu bir soru değildi.Eğer bir insana birkaç günde görüntü faktörü olmadan -çünkü güzel ya da yakışıklı olmadığı ilk görüşte tescillendiyse-ilgi duyuyorsanız,istediğiniz oldukça zeki biriyse ve o da öyle biriyse, kendinizi hemen birine kendini kaptıran sığ varlıklar gibi değerlendirir miydiniz?Bu bir soruydu.Bilemiyorum bazen evet bazen hayır.Bir belgeselde insanların birinden hoşlanmasının aslında ilk 30 saniyede gerçekleştiğini izlemiştim.Deneyde kız çocuğa bakıyor ,kısa süre sonra dolaşımında farklılıklar oluşuyor ve doktor da şöyle açıklıyordu ,kız aslında bilinçaltında erkeğin ilerideki çocuğu için uygun bir baba olduğunu düşünmüş -artık kriteri neyse güzellik ya da zeka ya da hepsi- ve vücudu da kimyasal olarak buna yanıt vermiş ve hoşlanma duygusuyla birleşmiş vs.Bilmiyorum bunu test etmedim ,yani 30 saniyede aşık oldum der mi insan ,bilmiyorum bu bilinçaltı herneyse başına buyruk ,kendi kurallarına göre yaşayan bir şey herhalde.Ama arada haber verse iyi eder,böylece biz de hazırlıklı oluruz.Ben bir şeyden bahsecektim ama araya başka şeyler soktum.Herneyse söyleyeceğim şuydu,şuan öyle bir aşama ki başımı ya belaya sokacağım ya da belaya sokmamayı umacak ve renksiz kısma döneceğim.Sanki çok şey istiyorum.Kışın eve gelip battaniyeye sarılmak,elime bir kahve almak ve aklımda yankılanan isimle hafiften uçmak.Sonra şarkılar anlamlı gelir,fazla güler fazla ağlarsın falan filan.Hissetmek kısacası.
Artık yorgunum,uğradığım hezimet beni yıldırdı ve hareket etmek istemiyorum .Kader bu kelime de fazla dramatik geliyor napsam ki? Puff,tıkandım işte çözüm bulamıyorum.Yanıt bulursam bunu yazacağım.Keşke daha fazlasını yazabilsem ama dedim ya yorgunum...

23 Eylül 2009 Çarşamba

Bir Şehir Nasıl Berbat Edilir?

Evet ,mutluluktan uçacağımı düşündüğüm günün ertesindeyim...Bursa'm yıllar yıllar önce yıllarca yaşadığım şehir...Ne kadar ağlamıştım buraya taşınırken.İstanbul sadece cinayetlerin,trafik kazalarının mekanıydı gözümde.Haberlerden bilirdim çünkü adını.''Bugün İstanbul'da bilmem kaç kişi öldürüldü'',''bugün İstanbu'da bilmem ne kazası oldu''...vs vs başlıkları kulaklarımda çınlıyordu ve şimdi o keşmekeşin parçası olmaya gidiyordum .Herneyse hüzünlüydü işte ilk zamanlar.Tanıdığım her insana Bursa'nın ne kadar farklı olduğunu,insanların ahlakını,görgüsünü hatta zevklerinin seçkinliğini anlatırdım.Bursa'da geceleri dışar rahatlıkla çıkabilirsiniz,Bursa'da köşe başı serserileri yoktur,Bursa'da şu pislik yoktur gibi bir ton cümlevat sarfettim şimdiye dek.Geldiğimizden beriyse yani 7 yıldır hiç gitmemiştim yakın olduğu halde.Hep özlediğim ama unutmaya çalıştığım şehirdi o.

Terminaline ayak bastığım anda şehrin beni çoktan dışladığını hissettim.Şehrin içine doğru ilerlerken bu his daha da kuvvetlenti .Sanki şehir bana ihanet etti ,o başka bir şey oldu artık dedim içimden.Yine de umut...
Heykel burası, tüm Bursa halkının düzenliği uğradığı yerlerden biri,bir havuz etrafına biraz yeşillik,çay bahçesi ve Ulu Cami...Bu sefer üzüldüğüm tek bir şeyin bile değişmemesiydi .Biliyorum garip ama insanlar kalabalıklaşmışken,ihtiyaçlar artmışken orada ıssız düzenli ,düzensiz bir havuz arada sırıtmış.İnsanlar tıkış ,pıkış oturup havuzdaki yosunları mı saysak yoksa yerdeki yaprakları mı diye düşünür olmuş.
Ablamın lisedeyken parasının yetmediği bir cafe varmış,arkadaşlarıyla para biriktirir ve kola içerlermiş,orada çalışanlar da pek bir kibar ,efendilermiş.O günlerin inadına gitmek istedi oraya tabiparası yeterek.Fakat şimdi ne kolanın ayrı bir var ne de o kibar çalışanlar.Onlar için para kazandıracak canlılarsınız ve saygıya bu aşamada hiç de ihtiyacınız yok...Yine de kolayı cam şişeden içmek güzel...
Eski mahallemize gitmeye karar verdik ,aşağı doğru inerken her binaya tek tek baktım.Adım başı mağaza olmuş.Hem de hani şu minik minik hep aynı giysilerin bulunduğu ucuzcukçularla dolmuş.Benim zamanımda bir tane bile yoktu.Kıyafetler pahalıydı -kaliteliydi de-ama insanlar sadece ihtiyacı olduğu zaman aldığından göze batmazdı.Şimdi insanlar kıyafet için yaşar olmuş,yiyeceklerden çok onlar olduğuna göre...
Unuttuğumu farkettim Ulu Cami'yi birazcık da olsa anlatmayı.Elbette uğramadan geçmedik.Burası Heykel'in inci köşesi ,ne yapsalar değiştiremezler ne de olsa.İç mimarisi,işçiliği o kadar mükemmel ki.Renkli vitraylar,hatlar,seramikler,ışıklar...Şimdiki bir çok cami gibi kuru kuru metal bir kubbe yanına düze beton minare ve içi sıva bir halde değil yani...İnsan ibadetten evvel izlemeyi,hayran olmayı seçiyor burada,manevi havasını da atlayamam elbet.



Nihayet mahallemize ulaştık.Ne kadar darmış meğer,küçükken büyük gelirmiş herhalde.Eski marketimiz elektrikçi olmuş,çaycımız tatildeydi.En iyi arkadaşımın annesinin işlettiği çiçekçiyi de kiraya vermişler.Gürhan Kuaför ovörlokçu olmuş,yazları çalıştığım o şaşalı güzellik salonununsa sıvaları atmış ve dükkan bomboş.Mahalleden geçen bir tane insan yok,virane gibi...Eski apartmanıma ,arkadaşlarımla oynadığım köşeme baktığımda ama his vermeyecek kadar ıssızdı.Sanki sihirli bir el burayı berbat etmiş.Böylece silik anılarımın da içine etmiş...

Arap Parkı,yazları gelen geçen hanı olur,adı gibi arapları da ağırlar.Oradaki büfeciyle babam iyi anlaşırdı,Aydın Abi...Tabi ismini hatırlayamadığımdan Alaaddin Abi deyiverdim,beni tanımadı,ablamıysa hayal meyal çıkarttı.Babamı hatırlayınca hürmet gösterdi epey sağolsun.

Kültür Park ...Stadyumdan geçer ve cüzzi bir bilet fiyatıyla içeri girersiniz.Yeşilliği aynı ,düzenliliği de.Peki içinde gezen tıklım tıkış insanlar.İşte onlar farklı...Küçüklüğümde çevremde hep profesör tipli giyinen ya da esmaf ama görgülü bilgili insanlar vardı.Giyinmesini de davranmasını da bilirlerdi.En azından o yaşımda öyle hatırlıyorum.Şimdi tabiri caizse özellikle gençleri at çöpe.Seri üretim gençlik.Aynı uyuz kıyafetler,aynı sarkık androidimsi davranışlar.Hastalık gibiler ,heryere yayılmışlar ve insanı rahatsız ediyorlar.İçim acıdı ...Sadece gençeler de değil genel halk da bir gariplik var.Sanki insanları bir matrikse sokmuşlar,ahlaklarını,görgülerini alıp herkese aynı üniformayı giydirip ortalığa salmışlar...



Ablamla gezerken karşılaştığımız insanlar turist misiniz diye sordu.Çünkü az da olsa farklı giyinmiş ve farklı davranmıştık,çünkü biz normaldik onlar değildi...
Tophane her zamanki gibi soğuk ve hala yemyeşil.Şehrin profili ayaklarının altında.Eskisinden farklı olarak sandalyeler şallar koymuşlar insanlar üşümesin diye.Ayrıca uçuk fiyatlar da yok.Solmuş gençlik orada da kendini sırıtmayı başarmış.Dedim ya hastalık,bu hastalık bir kere ciğere yayıldı mı oradan tüm vücuda hareket eder.Sabah radyoda şöyle diyordu'Allah en çok kibir edenleri sevmez ve onları tereddütsüz cehenneme koyar,Yunus Emre gibi insanlar kibirden yoksundu, sırf insan oldukları için yaratılanı severdi...'Bu durumda zaten bu insanları tek sevme sebebim de yaratan olurdu başka birşeyleri değil.-İstisnalar yok mudur,vardır elbet ama bozmaz hiç birşeyi -

Çarşılar matriksin üniforma satış yerleri.Aynı kıyafetlerin farklı uyuz renkleri fahiş fiyatlara ve fahiş kaliteye...Sevdilerimize bir iki farklı bir şey almak istemek hatamız oldu kısacası...



Hayal kırıklıklarıyla dolu bir seyahate bir de otobüslerdeki aksaklık eklenince burası uzun uzun yıllar uğramayacağım bir yer oldu.Seni seviyordum Bursa ,seni çok ama çok seviyordum...Hala da eski halini seviyorum ama şimdiki halinle başka Sen başkalarının olmuşsun.Seni kirletmelerine izin vermişsin.Senden çok seni böyle yapanlara kızgınlığım ve onlara acıyorum...Hoşçakal Bursa...

22 Eylül 2009 Salı

başlığını arayan yazı

Keşke bu yazının başlangıcını oluşturan şu anki cümlem gibi açık olsaydı yazacaklarım.Neyi niye yaptığımı bilebilseydim...Hatta saçmasapan bir sürü cümle girintileri yığılabilir üstüste ama umursamıyorum...Yarın yaşarsam güzel birgün olacak gibi ve şuan aklıma takılan şeyi yarın o kadar da umursamayacağım.Ya yarın bitince?İşte burada olasılıklar söz konusu:
ihtimal 1:Beynimde dönüp orayı burayı uyarıp ,rahatsız eden kuvvet yarın ki değişikliğin etkisiyle azalıp zamanla buharlaşacak-uzak olasılık-
ihtimal2:Bu garip şey yarın uyumuş gibi yapıp, ertesi gün şiddetli bir biçimde tekrar hortlayacak-kuvvetli olasılık-

Anlayamadığım şey bu benden mi kaynaklanıyor yoksa yargımın nesnesinden mi?İkincisine inanmayı çok istiyorum.Güvendiğim arkadaşlarımı arayıp soruyorum hatta.Bu benim zayıflığımdan mı?Bu mantıksız mı?Hayır,diyorlar,sen hayatın getirdiklerine yanıt veriyorsun sadece,çünkü hayattan istediklerini seçebiliyorsun...Bu cümleleri beni öylesine rahatlatıyor ki kendimle gurur duyuyorum bir süre ,belki yarım saat kadar...Sonra diyorum peki şimdi ne olacak...Hayat beni karşılaştırdı veistediğim şeyi verdi yani epey efor sarfetti ya şimdi köşesine çekilirse,herşeyi bana bırakırsa?Olmaz işte yapamam o zaman,biliyorum bazı şeyler gizli hamleleri gerektirir.Farkettirmeden tatlı tatlı ilerlersin bir de bakarsın ki yanındasın ama bu öyle değil.Her yeni şey 'bu öyle değildir'dir ya zaten 'ama bu farklı'dır hani.Bunun da bir önemi yok ,önemli olan şuana yapışanlar...

Güzel vaaz veririm bazı.Para,sevgi,ahlak vs konularda öğüde muhtaç olmaktan çok laf salatamla kafalarını boşaltmak isteyenler yardımcı olurum yani.Amma velakin bu öğütlerden tekine inanıyor musun deseniz,bilmem inanıyorum galiba ama inanmak olasıklar karıştığı durumlarda sonucu ne kadar etkiler diye sorarım.Ve sordum:Ne kadar etkiler?


Soyut korunağım olur bazen,şu anki gibi.Sanki ona sığınınca yok olacak gibi oysa ben bu sayfaya gizlediğim şeyi açıkca görebiliyorum başkası görse ne görmese ne?Gördüğüm şeyin yüzünü çizebilirim,sesini duyabilirim ya da ona aşık olabilirim bu sayfada ...Evet tam burada ...Şuan yakın geleceğin gölgesini kendinden evvel düşürdüm buraya ,dilerim kendisi geldiğinde gölgesi hala burada olur ,ya da gelmezse o gölge beni boğmadan yok olur gider...

Uykum var ...Yarın yola çıkacağım ve şu an uyumak için en fazla 3 buçuk saatim var.Ben gıkımı çıkarmam da gözlerim beni ele verirse annem pek acır bana.Acınmayı sevmem o halde yatma vakti hem bundan hem uykudan.