23 Eylül 2009 Çarşamba

Bir Şehir Nasıl Berbat Edilir?

Evet ,mutluluktan uçacağımı düşündüğüm günün ertesindeyim...Bursa'm yıllar yıllar önce yıllarca yaşadığım şehir...Ne kadar ağlamıştım buraya taşınırken.İstanbul sadece cinayetlerin,trafik kazalarının mekanıydı gözümde.Haberlerden bilirdim çünkü adını.''Bugün İstanbul'da bilmem kaç kişi öldürüldü'',''bugün İstanbu'da bilmem ne kazası oldu''...vs vs başlıkları kulaklarımda çınlıyordu ve şimdi o keşmekeşin parçası olmaya gidiyordum .Herneyse hüzünlüydü işte ilk zamanlar.Tanıdığım her insana Bursa'nın ne kadar farklı olduğunu,insanların ahlakını,görgüsünü hatta zevklerinin seçkinliğini anlatırdım.Bursa'da geceleri dışar rahatlıkla çıkabilirsiniz,Bursa'da köşe başı serserileri yoktur,Bursa'da şu pislik yoktur gibi bir ton cümlevat sarfettim şimdiye dek.Geldiğimizden beriyse yani 7 yıldır hiç gitmemiştim yakın olduğu halde.Hep özlediğim ama unutmaya çalıştığım şehirdi o.

Terminaline ayak bastığım anda şehrin beni çoktan dışladığını hissettim.Şehrin içine doğru ilerlerken bu his daha da kuvvetlenti .Sanki şehir bana ihanet etti ,o başka bir şey oldu artık dedim içimden.Yine de umut...
Heykel burası, tüm Bursa halkının düzenliği uğradığı yerlerden biri,bir havuz etrafına biraz yeşillik,çay bahçesi ve Ulu Cami...Bu sefer üzüldüğüm tek bir şeyin bile değişmemesiydi .Biliyorum garip ama insanlar kalabalıklaşmışken,ihtiyaçlar artmışken orada ıssız düzenli ,düzensiz bir havuz arada sırıtmış.İnsanlar tıkış ,pıkış oturup havuzdaki yosunları mı saysak yoksa yerdeki yaprakları mı diye düşünür olmuş.
Ablamın lisedeyken parasının yetmediği bir cafe varmış,arkadaşlarıyla para biriktirir ve kola içerlermiş,orada çalışanlar da pek bir kibar ,efendilermiş.O günlerin inadına gitmek istedi oraya tabiparası yeterek.Fakat şimdi ne kolanın ayrı bir var ne de o kibar çalışanlar.Onlar için para kazandıracak canlılarsınız ve saygıya bu aşamada hiç de ihtiyacınız yok...Yine de kolayı cam şişeden içmek güzel...
Eski mahallemize gitmeye karar verdik ,aşağı doğru inerken her binaya tek tek baktım.Adım başı mağaza olmuş.Hem de hani şu minik minik hep aynı giysilerin bulunduğu ucuzcukçularla dolmuş.Benim zamanımda bir tane bile yoktu.Kıyafetler pahalıydı -kaliteliydi de-ama insanlar sadece ihtiyacı olduğu zaman aldığından göze batmazdı.Şimdi insanlar kıyafet için yaşar olmuş,yiyeceklerden çok onlar olduğuna göre...
Unuttuğumu farkettim Ulu Cami'yi birazcık da olsa anlatmayı.Elbette uğramadan geçmedik.Burası Heykel'in inci köşesi ,ne yapsalar değiştiremezler ne de olsa.İç mimarisi,işçiliği o kadar mükemmel ki.Renkli vitraylar,hatlar,seramikler,ışıklar...Şimdiki bir çok cami gibi kuru kuru metal bir kubbe yanına düze beton minare ve içi sıva bir halde değil yani...İnsan ibadetten evvel izlemeyi,hayran olmayı seçiyor burada,manevi havasını da atlayamam elbet.



Nihayet mahallemize ulaştık.Ne kadar darmış meğer,küçükken büyük gelirmiş herhalde.Eski marketimiz elektrikçi olmuş,çaycımız tatildeydi.En iyi arkadaşımın annesinin işlettiği çiçekçiyi de kiraya vermişler.Gürhan Kuaför ovörlokçu olmuş,yazları çalıştığım o şaşalı güzellik salonununsa sıvaları atmış ve dükkan bomboş.Mahalleden geçen bir tane insan yok,virane gibi...Eski apartmanıma ,arkadaşlarımla oynadığım köşeme baktığımda ama his vermeyecek kadar ıssızdı.Sanki sihirli bir el burayı berbat etmiş.Böylece silik anılarımın da içine etmiş...

Arap Parkı,yazları gelen geçen hanı olur,adı gibi arapları da ağırlar.Oradaki büfeciyle babam iyi anlaşırdı,Aydın Abi...Tabi ismini hatırlayamadığımdan Alaaddin Abi deyiverdim,beni tanımadı,ablamıysa hayal meyal çıkarttı.Babamı hatırlayınca hürmet gösterdi epey sağolsun.

Kültür Park ...Stadyumdan geçer ve cüzzi bir bilet fiyatıyla içeri girersiniz.Yeşilliği aynı ,düzenliliği de.Peki içinde gezen tıklım tıkış insanlar.İşte onlar farklı...Küçüklüğümde çevremde hep profesör tipli giyinen ya da esmaf ama görgülü bilgili insanlar vardı.Giyinmesini de davranmasını da bilirlerdi.En azından o yaşımda öyle hatırlıyorum.Şimdi tabiri caizse özellikle gençleri at çöpe.Seri üretim gençlik.Aynı uyuz kıyafetler,aynı sarkık androidimsi davranışlar.Hastalık gibiler ,heryere yayılmışlar ve insanı rahatsız ediyorlar.İçim acıdı ...Sadece gençeler de değil genel halk da bir gariplik var.Sanki insanları bir matrikse sokmuşlar,ahlaklarını,görgülerini alıp herkese aynı üniformayı giydirip ortalığa salmışlar...



Ablamla gezerken karşılaştığımız insanlar turist misiniz diye sordu.Çünkü az da olsa farklı giyinmiş ve farklı davranmıştık,çünkü biz normaldik onlar değildi...
Tophane her zamanki gibi soğuk ve hala yemyeşil.Şehrin profili ayaklarının altında.Eskisinden farklı olarak sandalyeler şallar koymuşlar insanlar üşümesin diye.Ayrıca uçuk fiyatlar da yok.Solmuş gençlik orada da kendini sırıtmayı başarmış.Dedim ya hastalık,bu hastalık bir kere ciğere yayıldı mı oradan tüm vücuda hareket eder.Sabah radyoda şöyle diyordu'Allah en çok kibir edenleri sevmez ve onları tereddütsüz cehenneme koyar,Yunus Emre gibi insanlar kibirden yoksundu, sırf insan oldukları için yaratılanı severdi...'Bu durumda zaten bu insanları tek sevme sebebim de yaratan olurdu başka birşeyleri değil.-İstisnalar yok mudur,vardır elbet ama bozmaz hiç birşeyi -

Çarşılar matriksin üniforma satış yerleri.Aynı kıyafetlerin farklı uyuz renkleri fahiş fiyatlara ve fahiş kaliteye...Sevdilerimize bir iki farklı bir şey almak istemek hatamız oldu kısacası...



Hayal kırıklıklarıyla dolu bir seyahate bir de otobüslerdeki aksaklık eklenince burası uzun uzun yıllar uğramayacağım bir yer oldu.Seni seviyordum Bursa ,seni çok ama çok seviyordum...Hala da eski halini seviyorum ama şimdiki halinle başka Sen başkalarının olmuşsun.Seni kirletmelerine izin vermişsin.Senden çok seni böyle yapanlara kızgınlığım ve onlara acıyorum...Hoşçakal Bursa...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder