6 Aralık 2009 Pazar

Serendipity gerçek mi?Aborjinlerse zaten gerçek değil mi?

Tesadüf(Serendipity)...bu filmi daha evvel televizyonda izlemiştim aradan birkaç yıl geçti,sevdiğimi hatırlayıp buldum ve yeniden izledim.Her ne kadar eskisi kadar hoş bir şekilde izleyemesem de -çünkü mantık zincirinden kopmak gittikçe zorlaşıyor- ,böyle şeylerin olasılığını düşünmek bile güzel...Mesela bugünlerde hiç aklımda yokken kitaplığımda alıp,okumayı unuttuğum kolera günlerinde aşka başlayışımla -filmde sera'nın içine adını ve telefonunu yazıp,kader onları birleştirmek isterse onun eline geçer ,böylece ona ulaşabilir diye Jonathan'dan habersiz bir yerlere bıraktığı kitap- serendipity'i izlememin aynı ana denk gelmesinin altında birşeyler aramak isterdim.Sara kadar çılgın olup,bazen kaderin gerçekten bize işaretler yolladığına inanmak güzel olabilirdi.Hiç aklımdan geçmiyor mu peki,elbette geçiyor,bir yanım hala hayallerini sürdürmekte,benim umutsuzluklarımdan yer bulduğu ölçüde akıp gitmekte...

Her an her dakika bilmediğimiz şeyler olmakta,duymadığımız şeyler konuşulmakta,asla bilemeyeceğimiz düşünceler seli akmakta...Bazen yaşayıp görmekten başka çaremiz yok...Hayatımızın bir dönemi kameraya alınsa bütün bir bakışla, ne kadar çok ayrıntı gizli olduğunu ve bizim farkettiklerimizin ne kadar yetersiz kaldığını görürdük sanırım.Farkındalığımız ,hislerimiz,ön sezilerimiz el verdiğince elimizde kalan neyse onunla yetinmek zorundayız şimdilik...Şimdilik diyorum çünkü bunun ötesinin varolabildiği düşüncesi içimi rahatlatıyor.

Aborjinler geldi aklıma ,bir çift yürek diye bir kitap vardı ilk orada rastlamıştım bu insanlara.Ruhlarını o kadar serbest bırakıyorlardı ki,anlaşmaları için konuşmaya bile ihtiyaçları yoktu,en uzak mesafeden bile birbirlerinin dertlerini anlayabiliyorlardı...ya da gizemli bir şekilde tüm hastalıkları iyileşiyordu,birbirlerindeki enerjiyle ...bir antropolog aralarına dalıp yazmasa bunları bir kenara atardım belki de yazılanları,bu ancak masal olur derdim.Demek böyle şeyler gerçekten olabilir.Sonra düşündüm, o kadar ufak şeylerle kirletiyoruz ki ruhumuzu ve zihnimiz öylesine çöplüğe dönüşebiliyor ki bunu başarmak ancak erdemle olabilir...O erdemi bulmak,hımmm zordan biraz daha zor...hastalıklar yok,kendini anlatma derdi yok,huzursuzluklar,çelişkiler, kavgalar yok...Bunu düşünmek ondan da zor...

Umutsuzlukla bitmesin diye ekliyorum bu son satırları,biliyorum çünkü bazen en kötü sonuçları doğuran şeyin ardında kendini patlatmaya hazır düşünceler yatar.Hakim olmak gerek,beklemek gerek,beklerken karanlıktan kafayı kaldırmak gerek,yürümek ve yürümek gerek...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder