23 Kasım 2009 Pazartesi

Tarla Faresi ve Melek

Küçücük bir tarla faresiydi o...O kadar minik ve o kadar şirindiki vücuduna bir numara büyük parlak gözleri, ona fare demezdiniz...En yakın dostu Frank ile aynı delikte yaşıyor,aynı arazinin nimetlerini çalıyorlardı pardon onlara göre bu yiyecekleri buraya koyan Tanrıydı ve doyacakları kadar almak haklarıydı.Tarla faresi Damon ilk defa yanına Frank'i almadan keşfe çıkmıştı,hergün aynı kökleri yemekten bıkmışlar ,ilerde meyveler ve taptaze bitkilerin olduğu bir bahçe olduğunu duymuşlardı.Frank ise dün gece bir çiftçinin kazma darbesiyle küçük ama hareket etmesini zorlaştıran bir darbe almıştı ve şimdi yaprağına örtünmüş dinleniyordu.Damon her zaman hızlıydı ve dikkatli. Bu yeni yer içinse heyecan duyuyordu,bu yere ulaştıktan sonra her türlü kökten birkaç parça tadacak ve bir kısmını Frank'e götürecekti,eğer beğenirlerse de burası bir süre ziyafet çektikleri şahane bir restorant haline gelecekti.Damon bir kaç saattir hızla ilerliyordu ve nefesi kesilmişti.Neredeyse pes edecekti ki birkaç insan sesiyle irkildi
-hayatım begonyaları suladın mı?
-evet,yalnız budanacak birkaç şey var makası bulamıyorum.
-garajda olmalı ,geçenlerde Tim koymuştu.
-o karışıklıkta nasıl bulacağım ki of,peki bana soğuk bir bira açsana biraz nefes alayım sonra dönerim

Kulak kesilen Damon boş kalan bahçeye doğru süzüldü.Burası oldukça küçüktü ama bir o kadar da zengin.Her çeşitten tadımlık azar azar vardı ve ağız sulandırıyordu.Hemen yanında getirdiği kendinden büyük çuvalı çıkardı ve yiyebileceği herşeyden hızla toplamaya başladı.Tabi bir yandan da tatlarına bakıyordu.Çuvalı taşıyabileceğinde ağır midesi patlayacak kadar şiştiğinde dinlenmesi gerektiğini anladı.Hatta bir ağaç dibinde kestirmek muhteşem olacaktı.Mümkün olduğunca bahçeden uzaklaştı ve ormana doğru inen patikada bitkilerin arasına ilişti veyemek çuvalını yastık yapıp uykuya daldı.
-Damon neredesin,lütfen oyun yapma çık ortaya
-Burdayım sevgilim,sadece yokuluğumu ne zaman farkedeceksin merak ettim
-Saçmalama Damon ,seni her an yanımda istediğimi biliyorsun
-Biliyorum ama olsun,sana beni ne kadar özlediğini hatırlatmak için bir fırsat vermiş oluyorum
-Ukala,hıh
-Gel buraya ,tatlı meleğim

Damon aniden uyandı ve aldığı hızlı solukları yavaşlatmaya çalışarak düşündü.Rüyasında bir insandı ve bir karısı vardı.Afallayarak,neden böyle bir rüya gördüğünü anlamaya çalışıyordu.Bir kere insanlarla arası pek iyi sayılmazdı,daha doğrusu onlar Damon'ı sevmezdi,ne zaman görseler ellerinde ne varsa saldırır,onun için kapanlar hazırlarlardı.Bu olsa olsa kabustu.Heralde çok yorulmuştu ve bu bahçenin sahibinden etkilenmişti.Bu sırada rüyasındaki eşini düşündü,melek gibiydi gerçekten ve insan olsa onun için eriyebilirdi.Sonra saçmaladığını düşündü .Tükürme gereği hissetti sonuçta şuan bir fareydi ve rüyasında da olsa bir insanı öpmek iğrençti.Çuvalını sırtına aldı ,hemen eve gidecek ve günün ganimetlerini Frank'le paylaşacaktı,sahi o nolmuştu acaba.Yanıbaşına bıraktığı yiyecekler ona birkaç gün yetecek kadar vardı nasılsa,rahat olmalıydı.Yavaşladı birden az sonra hava kararacaktı ve bu da yolculuğa devam edemeyeceği anlamına geliyordu.En yakın ağacın kovuğuna saklandı,güneş doğuncaya dek burada kalır,sonra da yola çıkardı nasılsa.Rüyasını tekrar düşünüp ,kafa silkerek derin bir uykuya daldı.
Bir patlama sesine uyandı,küçücük vücudu ani irkilmeyle birlikte büzüş büzüş olmuştu.Biraz merak biraz da korku içinde dışarıyı izlemeye koyuldu.Bir yönde gözünü alan bir ışık kümesi dikkatini çekti ve ne olduğuna bakmak için ışığa doğru ilerlemeye başladı.Minicik ayakları gecenin karanlığı ve sessizliği içinde yapraklardan çıkabilecek en hışırtılı sesi veriyordu.Damon gibi biri için bile durum korkutucu sayılırdı ama korkusunu dinlemezdi içgüdüsübün ne zaman boşuna ne zaman gerçekten sinyal verdiğini ayırt edebiliyordu.Adımları hızlandı fakat yaklaştıkça ışık küçüldü ,küçüldü...ve vardığını sandığında önünde gördüğü ,ucunda kehribar rengi bir kristal olan bir kolyeydi sadece .Etraf normal gözüküyordu.Herhalde yanlış yöne gelmişti,patlamaya dair hiçbir iz yoktu.Gözleriniyse kolyeden alamadı,antika gibi gözüken birbirine geçmiş halkaların üstünde göz kamaştıran bir taş.Tabi Damon’ının boyutunu düşününce kolye onun yarı boyundaydı.Sırf güzel diye de bu ağırlığı çekmek...Arkasını dönüp geldiği yere gitmeye karar vermişti ki bunu yapmadı.Onu uyuduğu yere taşısa belki..Sonrasını düşünürdü nasılsa.Zincirleri halat gibi beline doladı ve taş kısmını yerden sürükleyerek ağır ağır yürümeye başladı.
Vardığında nefes nefese kalmıştı,son gücünü kolyeyle kendini kovuğa atmakta kullandı.Öeylesine yorulmuştu ki bir şey daha düşünemeden,uyuya kaldı...
Gün doğarken o da gözlerini açtı.Hemen aklına kolye geldi fakat,fakat kolye ortada yoktu.Köşelere bakındı ,kendiliğinden yok olmuş olamazdı.Rüya olması mümkün müydü?.Hayır,her şeyi çok net hatırlıyordu,hatta gece yarısı yorgunluktan kasılan bacaklarının acısı hala geçmemişti.Öyleyse nerede? Bu kadar kolay vazgeçmeyecekti,bu gece de burada kalıp neler olduğunu öğrenecekti.Frank kesin şimdi söyleniyordur ,gerçi daha iyidir şimdi hem beni aramaya çıkması için 2 günüm daha var,anlaşmamız böyleydi bir başka bölgeye gittiğimde 3 günden önce beni aramaya çıkmayacaktı diye geçirdi içinden.



devamı yazasım gelen en yakın zaman diliminde yazılmaya devam edecektir...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder