14 Kasım 2013 Perşembe

yüzyıldı...

Tik tak, tik tak... Bir dakika geçmiş bile bedenimi öne itiyorum...Ona küçük bir adım daha yaklaştım. O vakit gittikçe yaklaşıyor...En var olası saat on ikiye...Şu tik taklı ömrümün en nefis dakikasında yaşamak...Ona ulaşmak için bedenimi altmış kere hareket ettirmem gerek...Bazen takatimin bittiğini, düşünüyorum, artık bitti diyorum, durmalısın...Ama devam ediyorum, bile bile ondan bir dakika sonra uzaklaşacağımı bile bile ona emekliyorum...Tik tak...Bu seslerden bıktım, ömrümü saymaktan bıktım...Ona ulaşmak ve orda donmak istiyorum, bir gün bunu yapmaya cesaretim olacak...Ve onlar ve o insanlar o zaman bunu asla kavrayamayacaklar, neden tam on ikide durup, donduğumu bilemeyecekler...Onlar tüm o dakikaların benim için uzunluğunu benim için yüzyıllığını bilemeyecekler, her hayale dalışımda  beni yerimden eden kuvvetin rahatsızlığını bilemeyecekler...Bilselerdi,eğer bilselerdi ben donmadan evvel beni her dakika o yere tekrar getirirler miydi? Hayır, önce içi samanlaştırılmış bir romantizmle beni afişe eder, sonra biraz fakir tesellisi verir ve beni öylece bırakırlardı...Bu yüzden bilinmemek, bir kibrit çöpünden farksız tutulan bedenimi onlara bildirmemek niyetindeyim...Ömrümün başladığı yeri bilemedikleri gibi bittiğinde de onlar kendi ömürlerini bir başka bedenle saymaya devam edecekler...İşte o vakit ey dünya bu yelkovana elveda demeyin...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder