3 Kasım 2013 Pazar

Kapı kulu



Burası hep dağınıktır, iki kişi yaşar burada, günde en az yetmiş yedi kez ellerle buluşmam bir yana , eller bana her dokunduğunda hissettiğim şiddeti yağım bittiğinde çıkarttığım gıcırtının anlatmasını beklemem pek mi gariptir?Bazen ki bana dokunan elin şiddetinden anlarım ki bu elin sahibi acı içinde kıvranıyor ve onun gerilimini metal tenimde duyumsarım, bazen de umut umut yanan bir el ve kısa sürede olsa bir ısı kaplatır ama hissetmez bir sonraki el...Bazen bir tereddüt o eli bana yapıştırır ve o el bana sıkıca tutunarak parçası olduğum kapıya yaslanır, bir evvel bana dokunan ve soru işaretleriyle dolu diğer elin sahibiyle konuşur, beni tutan el bazen öyle sıkar ki kulaklarımı kaybedecek gibi olurum o zaman sanki duymamı istemiyorlaşmış gibi üzülürüm. Bilirim her gün bazen canımı acıtırcasına sıkarken farketmezler ellerinin altında metal kıvrımlı  bu sıradan nesnenin de onlar gibi, ancak farklı bir boyutta yaşam sürdüğünü. O ellerin sahipleri bazen kendi başlarına kaldıklarında şarkı söylemeye başlarlar , o zaman onların dinginliğine ben de katılır, alt sınıf bir solistin verdiği eğlence kadar da olsa eğlenirim, hayallere dalarım bazen de korkarım gene mutsuz bir el gelip beni aniden sarsacak diye. Geceleri her bir elin sahibi farklı saatlerde uyur, bazen sabahlarlar yine de en rahat ettiğim zaman geceleri. O zaman daha bir hassas olurlar bana karşı, nazikçe beni kıvırıp kapıyı usulca örterler. Nezaketleri bana değil uyuyanlara olsa gerek. Yine de minnettarım. Bazen elimden gelse bir günlük tutardım diyorum ancak anlatılacak çok fazla hikaye yok mu? Görebildiğim her canlının hikayesini mi yoksa odadaki onlarca nesnenin hikayesini mi yazardım diyorum. Bana dokunan tüm eller bu evde yaşayan insanlara ait ve her biri bir diğer güne unutarak başlıyor, ne de çabuk değişiyorlar, bazen pul pul olup dökülürken, bazen sıcak ekmek gibi taze kokuyorlar. Çok kafa karıştırıcılar. Eller küçüldüğündeyse kaygıları da küçülüyor, misafir onlar, bu evde değiller , arada bir geliyorlar hatta benimle oynuyorlar, çocuk ellerin pamuksuluğu beni hep neşelendirir. Şeker kokarlar. Düşünüyorum da ben ne zaman çocuktum. Ne de olsa kendimi bildim bileli bu ahşap kapının hafiften pas yemiş bir garip koluyum....

Kaktüs


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder