14 Haziran 2011 Salı

Chapter 1

Fırat Budacı'yı okurken otobüs anılarım canlandı yine hadi bakalım...


Orta kapı kaptaaan!

Cayır cayır bir günün başlangıcı. Dı dıııt , dı dı dıııt gibi sesler kulaklarımda çınlıyor. Otobüsün kalkması için gerekli 15 dakikanın geçmesini
benim gibi sağ cam kenarını kapmış yolcular ve diğerleri sabırsızlıkla bekliyor. Sağlı ve sollu yanaşalım şarkısını kısıp, tırt ingilizcemle bana sana aşık olmam için neden ver diye çevirdiğim şarkı sözlerine dalıyorum Utanmıyorum ondan, yanımdaki amca için güneş gözlüğü takmış olmak bile beni uyuz yeni nesil gençlik yapmaya yetti zaten , şöyle yanım yanım bakıyor. Oralı olmuyorum. Ayağımı rahat uzatmışım ona da şaşırdı herhal. Hani erkeklerin V kadınların kalın bir oturması gelenektendir ya, neyse diyorum. Şoför noldu bu arada heh, o da napsın yanındaki yanmayan düğmeden mütevellit arka kapıyı açmayayım bu durakta diyor ama faidesiz gene bir bağırıyor biz bastık, ağır ol, heyy, hatta şerefsiz gibi nidalar otobüste yükseliyor. Şöfor deneyimli gaza gelmiyor, istifini bozmadan ışıkları kontrol ettim arkadaşım son anda bastınızla başlayan bir söylev veriyor,şikayetçi yolcuların diğer durakta inmesiyle geçici bir sukunet sarıyor ortalığı hayra alamet değil. Ve işte beklenen an, şöforden inleyen nameler dökülmeye başlıyor, sıcaktan pörsümüş başlar bir anda o yana dikiliyor. Ne dediğini niye anlamıyorum, sanırım en arkadayım ee şöforünde işi dışarısıyla galiba. Dışardaki muhatabı duyuyoruz ikinci şerefsiz kelimesi havadan şoförün suratına daaank diye çarpıyor ama bu sefer çok pis acıtıyor.Bundan sonrası üç noktalı ama ağır seviyede değil bildiğimiz küfürler,yaratıcılık falan yok aksi halde şu an itibariyle altmış diye tahmin ettiğim amcanın yüzü başka renk olurdu.Şöfor gaza basıyor doğal olarak hıncını pedaldan ve canı burnunda tepme 100 eder kişiden alıyor.Uçur bizi schumear -böyle mi yazılmıyordu sanki neyse-Bir durak sonra küfürcü muhatap gene gelmiş yuh koşmuş mu ne, yalnız durum ne ben mi anlamadım bir tek. Vu huuuu gene uçuyoruz, sıkı tutunun. Zaten bu tıkışıklıkta kimse de düşmez.Az kalsın durağım kaçıyordu, düğmeye bastım mı ben, neyse benim durağımda en az elli kişi iner zaten, bunlarda biri üşenmemiş olsa, olmadı orta kapıya yürürüm olmadı,o da olmadı üçüncü bir sıfatı da ben veririm şoförcağızıma böylece günlük otobüs ritüelimiz de demini, tuzunu almış olur.Hoşçakal 97 seni sevmiyorum ama sana ihtiyacım var... fill in the blanks cümlesi nereden geldi şimdi aklıma yok o ayrı bir konu şimdi olmaz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder